Savaşın Efsaneleri ⚔ - Malazgirt Savaşı

Caner Sefa

İnsan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır..
Moderatör
Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ağu 2020
Mesajlar
244
Tepkime puanı
271
Puanları
68
Konum
KAHRAMANMARAŞ
TRT Belgesel'in büyük yapımlarından olan Savaşın Efsaneleri Belgeselini ilk bölümü olan Malazgirt Savaşı ile incelemeye başlıyoruz..

Sultan Alp Arslan kendi kuvvetlerinin 3 katı büyüklügündeki bir ordunun karşısına geçtiginde acaba ne düşünüyordu?


Malazgirt Savaşı

1071 öncesi birçok akınla Anadolu’ya girmeye çalışan Türkler en sonunda bunu başarmak için 26 Ağustos 1071 gününü beklediler.
26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşen muharebedir.
Savaşı önlemek için imparatora elçiler göndererek Sultan barış teklifinde bulundu. İmparator, Sultanın bu önerisini ordusunun büyüklüğü karşısında bir korkaklık olarak yorumladı ve teklifi reddetti. Gelen elçileri soydaşlarını Hristiyan topluluğuna geçmelerine ikna etmek üzere ellerine birer haç tutuşturarak geri yolladı.

Düşman ordusunun büyüklüğünün kendi ordusundan daha büyük olduğunu gören Sultan Alp Arslan savaştan sağ çıkma ihtimalinin düşük olduğunu sezdi. Askerlerinin de hasımlarının sayı fazlalığı karşısında tedirginliğe düştüğünü fark eden Sultan bir Türk-İslam adeti olarak kefene benzeyen beyaz kıyafetler giydi. Atının da kuyruğunu bağlattı. Yanındakilere Şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Komutanlarının savaş alanından kaçmayacağını anlayan askerlerin maneviyatı arttı. Askerlerinin Cuma namazına İmamlık eden Sultan atına binip ordusunun önüne çıkıp moral yükseltici ve maneviyat artırıcı kısa ve etkili bir konuşma yaptı. 'ın 'da zafer vadettiği ayetleri okudu. Şehitlik ve Gazilik makamlarına erişileneceğini söyledi. Tamamı Müslüman olan ve büyük çoğunluğu Türklerden oluşan Selçuklu ordusu savaş pozisyonuna geçti.

Alp Arslan savaşı kaybetmesi durumunda her şeyini ve atalarından miras kalan Selçuklu devletini de kaybedeceğini çok iyi biliyordu. Romen Diyojen ise savaşı kaybetmesi halinde devletinin çok büyük güç, prestij ve toprak kaybedeceğini biliyordu. Her iki komutan da kaybetmeleri durumunda öleceklerinden emindi.

Savaş öğle saatlerinde atlılarının toplu tamam saldırısına geçmesiyle başladı. Türk ordusunun çok büyük çoğunluğu atlı birliklerden oluştuğundan ve neredeyse hepsinde de tamam olduğundan bu saldırı önemli miktarda asker kaybına neden olmuştu. Ama yine de Bizans Ordusu saflarını bozmaksızın korudu. Bunun üzerine ordusuna yanıltıcı bir çekilme buyruğu veren Alp Arslan gerilerde gizlediği küçük birliklerinin tarafına doğru çekilmeye başladı. Bu gizlediği birlikler az miktarda organize olmuş askerlerden oluşuyordu. Türk ordusunun arka saflarında bir biçiminde yayılmışlardı. Türklerin hızlıca çekildiğini gören Romen Diyojen Türklerin saldırı gücünü yitirdiğini ve sayıca fazla olan Bizans ordusundan korktukları için kaçtıklarını düşündü. En baştan beri Türkleri yeneceğine inanmış imparator bu bozkır taktiğine kanıp kaçan Türkleri yakalamak için ordusuna Saldır buyruğu verdi. Çok az zırhları olduğu için hızlıca geri çekilebilen Türkler, zırh yığınına dönmüş Bizans süvarileri tarafından yakalanamayacak kadar hızlıydı. Ancak buna rağmen Bizans ordusu Türkleri kovalamaya başladı. Yan geçitlerde pusu kurmuş Türk okçuları tarafından ustaca vurulan ama buna aldırmayan Bizans ordusu saldırıya devam etti. Türkleri iyice kovalayıp yakalayamayan, üstüne bir de çok yorulan (üstlerindeki ağır zırhların etkisi büyüktü) Bizans ordusunun hızı durma noktasına geldi. Türkleri büyük bir hırsla kovalayan ve ordusunun yorulduğunu anlayamayan Romen Diyojen yine de takip etmeye çalıştı. Ancak bulundukları mevziden çok ileri gittiklerini ve çevreden saldıran Türk okçularını görüp kuşatıldığını çok geç zamanda anlayan Diyojen geri çekilme buyruğu verme ikilemindeydi. Tam da bu ikilemdeyken geri çekilen Türk süvarilerinin yönlerini tam Bizans ordusu üzerine geçip hücuma kalkmaları ve geri çekilme yollarının da Türkler tarafından kapatıldığını gören Diyojen paniğe kapılarak 'Çekil' buyruğu verdi. Ancak ordusu çevrelerindeki Türk hatlarını yarıncaya kadar yetişen Türk ordusunun ana kuvvetleri Bizans ordusunda tam bir panik başlattı. Kaçmaya kalkan generalleri görüp daha da paniğe kapılan Bizans askerleri en büyük savunma güçleri olan zırhlarını da atıp kaçmaya çalıştı. Bu sefer de ustaca kılıç kullanan Türk kuvvetleriyle eşit duruma düşüp büyük çoğunluğu yok oldu.

Türk Soyundan gelen , ve ; , , gibi komutanları tarafından verilen emirlerden etkilenen bu süvari birlikleri de soydaşlarının yanına katılınca Bizans ordusu süvari gücünün önemli bir kısmını kaybetti. Sivas'ta soydaşlarına yaptıklarının acısını çıkartmak isteyen Ermeni askerleri her şeylerini bırakıp savaş alanından kaçınca Bizans ordusu için durumun vahameti arttı.

Ordusunu komuta etme olanağının kalmadığını gören Romen Diyojen yakın birlikleriyle kaçmaya kalktıysa da artık bunun imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta tam bir bozgun havasına giren Bizans ordusunun büyük bölümü akşam hava kararıncaya kadar yok edildi. Kaçamayıp sağ kalanlar teslim oldular. İmparator omzundan yaralı olarak ele geçirildi.

Tüm dünya tarihi için büyük bir dönüm noktası niteliğinde olan bu savaş zafer kazanan komutan Alp Arslan'ın yenik Romen Diyojen'le antlaşma yapmasıyla son buldu. İmparatoru bağışlayan ve ona iyi davranan Sultan antlaşmaya göre İmparatoru serbest bıraktı. Antlaşmaya göre imparator kendi fidyesi için 1.500.000 , vergi olarak da her yıl 360.000 ödeyecek; ayrıca , , ve 'i de bırakacaktı

*** Savaş öncesi Bizans birliklerinde yer alan Peçenek ve Kumanlar'dan bazıları savaş başladıktan sonra Selçuklu tarafına geçmiştir.


Hilal Taktiği

Hilal Taktiği, Kurt Kapanı veya Turan Taktiği düşmanı çevreleyerek yok etmeyi amaçlayan bir . Osmanlı Devleti ve ondan önceki Türk devletleri tarafından sıklıkla kullanılırdı. Bu taktik meydan savaşlarında etkiliydi ve iki aşamalı olarak uygulanırdı:

  • Sahte ricat
  • Pusu
Ordu, savaş anında merkez, sağ ve sol olmak üzere üç kısma ayrılırdı. Merkez kuvvetleri düşmana saldırır, bir süre sonra saldıran bu kuvvetler, kaçar gibi geri çekilirdi. Bunu yaparken de at üzerinde tamam atmak suretiyle savaşa devam ederlerdi. Böylece geri çekilen askerlerin peşinden gelen düşman, ordunun sağ ve sol kısmı tarafından pusu kurulan yere çekilir, çember içine alınarak imha edilirdi.

Ordu, temelde üçe ayrılır ve merkeze en seçme kuvvetler toplanır. Sağ ve sol cenah merkezden tamamen ayrılmamakla birlikte araya mesafe koyar. Merkezdeki kuvvetler hızlı bir vur kaçla (genelde mızraklı ya da atlı kuvvetler ile) düşmanın merkez safını yarar ve düşmanın sağ ve sol kanatlarının ordunun bölünmemesi adına merkeze kaymasını sağlar. Bunun üzerine araya mesafe konulan sağ ve sol cenahtaki askerler düşmanın kanatlarında bırakılan boşluklara doğru hızlı hücum ederek düşmanı ordunun oluşturduğu hilalin tam ortasına alır. Vur kaç yapmış olan merkez kuvvet de, sağ ve sol cenahın kuşatmasıyla birlikte, kaçmayı bırakıp merkezdeki yerini alarak düşman ordusunu tam bir ablukaya alır. Yapılması oldukça zor olmakla birlikte kesin sonuç vermesiyle bilinen ve Türk ordularının uyguladığı, az kuvvetlerle yüksek sayılı düşmanların yenilebileceği bir taktiktir. Bu savaş stratejisini tarihte en iyi şekilde uygulamış komutanlar 1740-lı yıllarda ve Rusyaya yürüşleri zamanı , ( 'nde) ve ( 'nde) 'dır.


1612510047680.png
Frank Martini. Cartographer, Department of History, United States Military Academy - Battle cannae destruction.gif, Kamu Malı,






"Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez"
Mustafa Kemal Atatürk
 
Son düzenleme:

Kayra Çankaya

Potterhead
Moderatör
Katılım
6 Haz 2020
Mesajlar
251
Tepkime puanı
238
Puanları
43
Bildiklerimi hatırlamış, bilmediklerimi öğrenmiş oldum. Çok teşekkürler.
 
5,690Konular
16,886Mesajlar
9,811Kullanıcılar
btigli92Son üye
Üst